Belirli gün ve haftalardan, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma günü ile ililig şiir, yazı ve dökümanları bu sayfada bulabilirsiniz..
Türkiye’de her yıl 12 Mart günü resmî olarak “İstiklâl Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Günü”dür. Düzenlenen etkinlik ve törenlerle İstiklal Marşı’nın kabulü kutlanır, Mehmet Akif Ersoy anılır.
Millî Eğitim Bakanlığı Kurtuluş Savaşı’nın anlamını belirtecek ve yeni devletin bağımsızlığının sembolü olacak millî bir marşın yazılması için 1921 yılında bir yarışma açtı. Yarışmaya 724 şiir katıldı.
Yarışmada para ödülü olduğu için Mehmet Akif ERSOY katılmadı. Ancak dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver) para meselesinin çözümleneceğini söyleyerek Mehmet Akif ERSOY’dan yarışmaya katılmasını istedi. Çünkü yazılan şiirlerden hiçbiri millî duygularımızı ifade için yeterli bulunmamıştı. Bunun üzerine Mehmet Akif ERSOY Kurtuluş Savaşı’nın en derin heyecanını yansıtan bir şiir yazdı. Kahraman ordumuza ithaf ederek yazdığı şiir, millî marşımız olarak 12 Mart 1921’de II. İnönü Savaşı’ndan önce mecliste kabul edildi. Böylece Türk milletinin, bağımsız yaşama arzusunu dile getiren millî marşı oldu. Cumhuriyet döneminde İstiklal Marşı’nın bestesini Cumhurbaşkanlığı Orkestra Şefi Osman Zeki ÜNGÖR yapmıştır (1930).
Kurtuluş Savaşının amacını ve ruhunu, Milletin bağımsızlık istek ve azmini dile getiren İstiklal Marşının kabul edildiği tarih olan 12 Mart günü; 04.05.2007 tarih ve 5649 sayılı Kanunla ” İstiklal Marşının Kabul Edildiği Günü ve Mehmet Akif Ersoy’ u Anma Günü” olarak kabul edilmiştir.
Milletlerin hayatında geleceklerine yön veren önemli olaylar kilometre taşı niteliğinde büyük şahsiyetler vardır. Genç nesillerin iyi yetişmeleri, geleceğe güvenle bakabilmeleri ve milli bilinci ayakta tutabilmek için bunları hatırlamak gerekir.
İşte kara günlerimizin göstergesi, kahramanlık destanımız, heybetli kimliğimiz, yurt severlik ve özgürlük aşkımız İstiklâl Marşı ve milletimizin sinesinden çıkarak onun acılarını, umutlarını, kararlılığını en güzel biçimde yansıtan Mehmet Akif…
Her yıl 12 Mart tarihi İstiklal marşının kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u anma günü olarak kutlanır.
İstiklal Marşı “Korkma!” seslenişi ile başlar. Buradaki korku ifadesi sıradan bir korku olmayıp her karış toprağı şehit kanları ile yoğrulmuş aziz vatanımızın kaybedilme endişesinin dillendirilmesidir. Bu en olumsuz durumlarda dahi ümitli kalabilmenin bir ifadesidir. Çünkü esaret de ümitsizlik de bize yakışmazdı.
Sevgili gençler, İstiklâl Marşını sevmek, ülkemizi sevmektir. İstiklal Marşını coşkuyla söylemek, ülkemize, bağımsızlığımıza sahip çıkmaktır.
Bağımsızlığınıza sahip çıkmak ise, onurumuza sahip çıkmaktır. İstiklâl marşı ve bayrak törenlerinde bizlerin göstereceği ciddiyet ve coşkunun derecesi bize bırakılan yüce mirasa ne denli sahip çıktığımızın
göstergesi olduğundan; bayrak törenlerine karşı her zamankinden daha duyarlı olmak, bağımsızlık sevdası ile bu toprağa düşmüş şehitlerimize karşı boynumuzun borcu olmalıdır.
Konuşmamın sonunda hem bu yüce destanı yazan ustayı, hem de yazdıran sayısız kahramanı rahmetle anarken, söyleyeceklerimi yine üstadın dizeleriyle sonlandırıyorum:
Üstad diyordu ki ” Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırtmasın.”
İstiklâl Marşıyla çınlayan dağlar;
Bak bulut hudut boyunda görünmez oldu.
Yurdumun rengini andıran bağlar;
O zümrüt yeşile bürünmez oldu.
Yusuf MARDİN
Vatan millet aşkını
Yaşarız hep O’nunla,
Ay yıldızlı bayrağım
Dalgalanır marşımla.
Eşi yoktur dünyada
Benim asil soyumun,
Sembolüdür her mısra
Milletimin ruhunun.
Dalga dalga göklerde
Marşım ile bayrağım,
Marşım ile doğdum ben
Marşım ile yaşarım.
Atila Çakıroğlu
Atalarım, gökten yere
İndirmişler ay yıldızı,
Bir buluta sarmışlar ki
Rengi şafaktan kırmızı.
Onun ateş kırmızısı
Ne gelincik, ne de gülden,
Türk oğlunun öz kanıdır
Ona bu al rengi veren.
Ay yıldızı, gökyüzünün
Ayla yıldızından yüksek
Türk’ün alın yazısıdır;
Türk’tür onu yükseltecek.
Vazifemdir bayrağımı
Üstün tutmak her bayraktan.
Can veririm, kan dökerim
Vazgeçemem ben bu haktan.
Hasan Ali Yücel
İSTİKLAL MARŞINI DİNLERKEN
Borazanbaşı, borazanbaşı,
Akşamları batan güne karşı
Alışılmış bir ibadet gibi
Çaldığınız o İstiklâl Marşı
Yıllardır her kulakta yer etmiş
Gür nağmeleriyle tutarken arşı,
Az rastlanır bir huşu içinde
Ayakta dinleriz bütün çarşı.
Hayal gibi, vehim gibi bir şey
Sanki memleketin dağı taşı
En sadık bekçisi tarihimin
Kesilir ansızın naşı.
Bu meçhul askerlere mahşeriyle
Hatırlatır o yaman savaşı.
Yanık türkülerinden biliriz
Yemen çölünü, Sarıkamış’ı.
Kurduna, kuşuna sor söylesin,
Neydi Türk’ün o günü, telâşı.
Karalar giymişti Anadolu,
Kan bir yandan, bir yandan gözyaşı…
Sürmedi çok şükür o kıyamet,
Gecenin birinde fecre karşı
Güneşten evvel doğdu ufukta
Mustafa Kemal’in altın başı.
Çarpışıyordu yurdun dört yanında Mehmetçikler
Can veriyordu milleti için birer birer
Nice ocaklar söndü yaşandı nice keder
Kanlarımızla başardık bizimdir bu zafer
Almıştık milletçe bu yurdu memleketi
Anlatılmalıydı bu zafer bu ulu sevgi
Toplandı şairler yazmak için İstiklali
Bütün vatandan yüzlerce şiir geldi
Mehmet Akif yazmıştı en güzelini
Ama istemiyordu o ödülü hediyeyi
Para için mi yazmıştı bu şiiri
Sadece vermek istiyordu millete en iyisini
Ama Mehmet Akif kararından emindi
Bu marşa ödül verilmesi ona uygun değildi
İşe koyuldu sonunda mecburen Hasan Basri
İkna edecekti, şiiri vermekte Mehmet Akif’i
TBMMde okunurken Akif’in şiiri
Heyecanlandırdı dinleyen bütün Meclisi
Ayakta alkışladı bütün milletvekilleri
Anlatıyordu bu şiir kazanılan zaferi
Mehmet Akif’in şiiri coşkuyla karşılandı
Bu yüce Türk Milletinin artık bir marşı vardı
Yankılanacaktı bu zafer, unutturmayacaktı savaşı
İnletecekti tüm yurdu, inletecekti Türk Halkını
Sahiplenmedi Akif bu şiiri, yüce marşı
Millete hediye ettiğini nasıl kendine alırdı
Kitabına da koymadı, istese de yapamazdı
Çünkü yüce milletin kalbine gömdü bu marşı
Yoktu bestesi marşın,ama istiyordu Türk Halkı
Kemal Paşa duymuştu Üngör’ü, Ankara’ya çağırdı
Ulu marşa güzel bir beste yazdı
Sevmişti Türk Halkı, besteyi bağrına bastı
En sonunda marşımız, bestesiyle hazırdı
Yıllarca ulusumuzun göğsünü kabarttı
Zor günlerde millete oldu moral kaynağı
Her mısrasında milleti, coşkuyla ayağa kaldırdı
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Arif Nihat Asya
Mehmet Akif Ersoy, 20 Aralık 1873 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinde dünyaya gelmiştir. Mehmet Akif’in annesi Emine Şerif Hanım; babası ise Fatih Camii medrese hocalarından İpekli Mehmet Tahir Efendi’dir. Mehmet Akif ilk olarak Fatih’te Emir Buhari Mahalle Mektebi’ne gitti. Bu dönemde babasından Arapça öğrenmeye başladı. Ortaöğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı (1892). Arapçanın ardından Farsça dersleri almaya başladı. Ortaöğreniminde Fransızcayı da öğrenen Mehmet Akif dil konusunda kendisini geliştirdi. Rüştiyenin ardından Mülkiye İdadisine gitti fakat babasının ölümü üzerine okulu bırakmak zorunda kaldı. Meslek edinmek için Ziraat ve Baytar Mektebi’ne kaydolan Mehmet Akif baytarlık bölümünü birincilikle bitirdi. Okulu bitirir bitirme Ziraat Bakanlığında memur olarak göreve başladı.Memuriyete başladıktan kısa bir süre sonra Tophane-i Âmire veznedârı Mehmet Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi. Bu evlilikten dört çocuğu oldu. Bu dönemde şiire olan ilgisi nedeni ile Servet-i Fünun dergisinde şiirler ve yazılar yayınlamaya başladı. Memuriyeti sırasında Türkçe dersleri de verdi. II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye oldu. Bu dönemde öğretmenliğe devam eden Akif, Sırat-ı Müstakim dergisini çıkardı. Aynı dönemde camilerde vaaz da veren Akif İslam Birliği görüşünü benimsedi ve yaymaya çalıştı. Balkan Savaşları ve Çanakakkale Savaşları sırasında Osömanlı’ya karşı savaşan Müslümanları bilgilendirmek için karşı propaganda görevlerinde bulundu. 1920 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın da isteği ile Burdur’dan Milletvekili seçildi. 1921 yılında İstiklal Marşı’nı yazdı. Sağlık sorunları yaşana Mehmet Akif 1922 yılında milletvekilliğinden istifa etmiştir. Mehmet Akif Siroz hastalığı nedeni ile 1936 yılında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.
Yorumlar (0)